3 Ağu 2012

'OBEZİTE' ÜSTÜNE BİR ÜÇLEME 2 (hoptirinaynom haydi spora...)

Obezite üzerine üçleme 1 isimli yazıdan sonra, üçlemeyi ikiye tamamlamam biraz zaman aldığı için kendime kızgınım çünkü bu önemli bir konu sayın okuyucu.. Mahşerin Tek atlısı "Obezite" Üstüne Bİr Üçleme 1 linkindeki ilk yazımda vücut kitle endeksi hesaplamasıyla obezitenin sınırlarını ve bazı komplo teorilerimi yazmıştım.

 Bu yazımda gereğinden fazla kilolu olmanın vücüdumuzda  ne gibi değişiklikler yaptığını yazacağım. Fakat hepinizin bildiği, şekeriniz artar, tansyonunuz fırlar, kolestrol damarlarınızı tıkar, nefes darlığı yapar gibi açıklamaları profesyonellere bırakıp kısaca size bir iki resim sunup, bu resimlerin açıklamalarını yapıp, sizi kendiniz ve resimlerle başbaşa bırakmayı planlıyorum...

Öncelikle fazla kilolu olmanın, sağlığımızın her alanındaki zararlarını bilmeyen varsa kendilerine buradan nanik çekiyoruz bu kadar naif oldukları için. İnsan vücudu için yağ gereklidir ama her şeyin fazlası gibi yağın fazlası da zarardır ziyandır. Hele de kendimizi kendi yağımızda boğacak kadar kilolu olmak korku filmi gibidir. Aşağıdaki resim normal kiloda bir insan ile Obez bir insanın Manyetik rezonans yani MR görüntülerinin karşılaştırılmasıdır.

Hangisinin normal kiloda, hangisinin obeziteden muzdarip olduğunu açıklamama gerek yok sanırım (ihtiyaç duyanlar için normal kiloda olan sağdaki)

 Aşırı kilonun yarattığı zararlarları, bu  örnek MR resmine bakarak ,  yukarıdan başlayarak aşağıya doğru yazarsak eğer, kalbin etrafında biriken aşırı yağ tabakası ( eminim kalp krizi için son derece kaygan bir zemin hazırlıyordur), aşırı kilolardan dolayı sıkışmış kaburgalar dolayısıyla yeterli miktarda doğru nefes alamayan akciğerler, devasa boyutlalarda bir yağ katmanıyla sarmalanmış iç organların kalanı ( burada kocaman olmuş karaciğerin de artık yorgunluktan attığı imdat çığlıklarını resime bakınca duyabiliyorum ), yağ katmanlarında dolayı oluşan vücut şekil bozuklukluklarını dengelemek adına şekil değişikliklerine uğramış kaslar, ve aşırı ağırlıktan dolayı aşınmış eklemler...
bunların hepsinin uzun ömür ve mutlu hayat için çok faydalı olduklarını düşünen varsa onlara başarılar diliyorum..

Nasıl savaşılabilir peki , nasıl kurtulunabilir???
Obezite ile savaş için, kabul edilebilir değerlerde değişimler yaşanması gerekiyor. Öncelikle tombul çocuk sağlıklı bir şey değildir. Çocukların sağlıksız bir beslenmeye özendirilmeleri, yesin de ne yerse yesin mantığı, elinde kaşık peşinde koşan anneler yüzünden oluşan şımarıklık kaynaklı yemek seçiciliği hep zararlı gıdalara yönlendirici ve zararlı gıda alışkanlıkları kazandırıcı hareketlerdir.
Zararlı gıda tüketmeye açık çocukların ise ilerde kilo sorunları yaşamaları çok muhtemeldir.

Yukarıdaki resim çoğu annenin içinin gittiği resimdir eminim..Aman keşke benim çocuğum yesin de, hiç yemiyor, çok zayıf vs... gibi anne olmanın getirdiği haklı ve elde olmayan korkular umarım sağlıklı gıdaların göz ardı edilmesini sağlamaz. Çünkü aşağıdaki resimdeki kişinin, sağlıklı beslenme rejimi alışkanlığı ile bu hale gelebileceğine inanmıyorum. İlaç tedavisi, bazı hastalıklar veya hormon bozukluğu yoksa bir insanın bu hale gelebilmesinin tek sorumlusu hayat alışkanlıklarıdır.

Yağda, tuzda, şekerde çok zengin besinler ve sıfır hareket mottosuyla hareket edilmesinin kaçınılmaz sonuçları vardır. Bu sonuşları elimine etmek ise elimizdedir. Biraz irade ve biraz araştırmayla herkes kendine uygun bir besleme rejimi ve spor düzeni bulabilir.

Bu yazı serisinin ilki olan obezite 1 isimli yazımda azıcık değindiğim, benim kendi hayatımda uyguladığım beslenme sistemi ve spor seçimlerim şu şekilde

BESLENME:
-gıdalarımı kızartılmış tüketmem
-hem kolayıma geldiği için, hem  çok sağlıklı olduğu için, hem de ete alternatif bir protein kaynağı olduğu için bakliyat çok pişiririm
-yoğurt ve peynir çok severim.
-dışardan yemeyi hiç sevmem mümkünse çok üşenmiyorsam evde pişiririm...
-paketlenmiş aburcuburları  tüketmiyorum (cipsler, şekerler, vs...)
-canım çok çekerse sütlü çikolatalardan yiyorum ama bokunu çıkartmıyorum ( yani insan porsiyonları ile yemek at porsiyonları ile değil )
-birşey atıştıracaksam bu badem fındık vs.. oluyor..
-malesef meyve yiyemiyorum, lütfen siz yiyin...
-gerçekten asla şekerli zımbırtılardan içmiyorum (gazozlar,kolalar..), siz içiyorsanız allah yardımcınız olsun vaz geçmek çok, zor azaltın bari
-Spor öncesi enerji versin diye günde bir tane sütlü kahve içiyorum
-akşamları genellikle unutmazsam sarı kantaronlu bir çay var piyasada ondan içiyorum, çay alırken yapay tatlandırıcılı olanlardan uzak durun, mesela, limonlu ıhlamur almayın..ıhlamur alın limonu kendiniz sıkın...vs....bu tarz bitki çaylarında içindekiler kısmına bakın ekstra yabancı madde eklenmiş olanları almayın sadece bitki içerdiklerinden emin olun...
-sabahları tam yağlı süt eklediğim, tam tahıllı ve  kurutulmuş meyveli gevrek karışımlarından bir  kase tüketiyorum  ( gene insan kasesi,at değil )
-her gün mükünse sebze veya ot (kafa yapıcı değil :))))) yeşillik ) tüketiyorum (ot tüketirken de insan porsiyonlarıyla değil bu sefer at porsiyonlarıyla tüketiyorum..)
-Her gün Solgar markasının omega 3( malesef reklam değil ama mesela reklam için bana para ödeseler ne güzel olurdu değil mi ? ) tabletlerinden kullanıyorum. Bu yağ asidi, vücut için süper faydalıdır, halk arasında balık yağı da denir. Balık yağı tüketmek istemeyenler veya tüketemeyenler için ketentohumu, semizotu, ceviz, fındık, badem, yeşil yapraklı sebzeler de omega 3 kaynağıdır. Benim içtiğim balık yağından olanı. Saça, cilde, beyne, ruha çok iyi gelir. Sevin, sayın, kullanın... (yağ asidi nedir, e biz yağlarla savaşırken neden yağ asidi içiyoruz sorularına vereceğim cevap 3 sayfalık bir farmakoloji yazısı olacağı için yalvarırım bu konuyu açmayalım..Omega 3 iyidir işte uzatmayalım, ama hala çok merak eden varsa omega 3   ve  doymuş ve doymamış yağlar)

SPOR
-ben spor manyağıyım, herkesden böyle olmasını beklemediğim gibi, olabileceğini de sanmıyorum. Ama hiç birşey yapmasam merdiven çıkarım kardeşim. asansör kullandığım çok enderdir, eskiden şehir merkezinde otururken çok yürürdüm, sizin olanağınız varsa yürüyün
-spor salonu üyeliği olan, gidin kardeşim üşenmeyin gidin iyidir...
-ben ağırlık çalışmaları, koşma ve artı  son zamanlarda 50sn çalışma 10 sn dinlenme şeklinde yapılan cardio ve ağırlığı birleştiren intervalli çalışmaları yapıyorum. Koştuğum zaman aşağı yukarı 3 km koşuyorum, orta tempoda koşuyorum ve bitirmeye yakın son 60-70 metrede çok hızlanıp bitiriyorum.
-ağırlık çalışmaları için bir salona üye olmak en mantıklısı . Kilo  kaybı sonrası sarkmalara veya vücut şekillendirmeye sadece cardio ile (mesela koşma..) kavuşamazsınız, ağırlık çalışması veya pilates, yoga gibi vücudun kendi ağırlığının kullanıldığı çalışmalardan yardım almak gerekir.
-spor sonrası mutlaka protein içeren besinler tüketiyorum. ( yumurta, bakliyatlar hep protein alternatifleridir. )
-Haftada 5-6 gün spor yapıyorum (çoğunuzun çüş dediğini tahmin ediyorum. Haklı olabilirsiniz, ben çok sevdiğim ve hiç üşenmediğim için bu böyle ) . Yine de siz 3 günü tutturmaya çalışırsanız çok iyi olur..O da olmadı 2 günü tutturmalısınız...

Hayatınızda yapacağınız ufak değişikliklerin sağlınız ve bedeniniz üzerindeki farkı çoğu zaman gözle görülür düzeydedir.Bu değişliklerden beslenme ile ilgili olan irade ister, spor ile ilgili olanları da biraz terlemeyi gerektirir ama sonuçlara değerdir.

Saygılarımı iletiyorum.Sağlıklı günler efendim....